26 Şubat 2010 Cuma

BAHARIN GELİŞİ...

Baharın nazlı nazlı yüzünü gösterdiği , bahar renklerinin vitrinleri yavaş yavaş renklendirmeye başladığı şu günlerde özellikle biz bayanlar bu sezon hangi renkler moda, hangi renkleri nasıl kullanırız diye düşünmeye başladık bile...Sezonun favori renkleri somonlar, tatlı şeftaliler, uçuk pembeler, turkuaz mavileri, su yeşilleri benim de favorim oldu tabii ki. Renk renk t-shirtler, uzun hırkalar, gösterişli aksesuarlarla kombin yapıldığında nasıl şık oluyor ve en önemlisi ne kadar da rahat oluyor, öyle değil mi?
Hırkaları, t-shirtleri aldık tamam ama aksesuar konusunda devreye ister istemez giriyorum müsaadenizle... Gül şeklinde mercan kolye-küpe takımlar, renk renk bilezikler, firuze takılar, deri detaylı uzun kolyeler vs.... Bir kaç öneri sunmak istiyorum.


                                                                                                                                                                        Bir kaç küçük seçeneği paylaşmak istedim.... Baharın tadı temiz hava da dolaşarak, sevdiklerimizle güneşli havalarda kahve içerek, sohbet ederek çıkar öyle değil mi? Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane ... boşuna söylenmemiş.



KONUŞMAZSAM ÇATLARIM!!!

İnsanı diğer canlılardan ayıran önemli özelliklerinden biri de konuşmak değil midir? Konuşmak insaoğlu için bir ihtiyaç değil midir? Konuşarak problemler çözülür, üzüntüler ve sevinçler paylaşılır, rahatlanır öyle değil mi? Ebeveynler bebeklerinin konuşacağı zamanı iple çeker, konuşma anı mümkün olursa kameraya alınır, bu görüntüler diğer aile fertleri ve eş-dost ile paylaşılır. Yani demek istediğim bu kadar önemli bir olay, KONUŞMAK.
Derler ki, konuşan insandan zarar gelmez. Bir nevi doğru , konuşan insandan zarar gelmez , aklındakini iyi-kötü söyleyen insanlar varsa çevrenizde sürprizlerle karşılazmassınız, o insanla ilgili hayal kırıklıkları yaşama ihtimaliniz daha düşüktür, az konuşan insanlara kıyasla. Diğer bir yönden değerlendirecek olursak, çok konuşan insanlar da başınızı ağrıtabilir, canınızı sıkabilir. Demek ki ; doğru zamanda, gerektikçe konuşmalı, ama açık sözlü olmalı, kelime oyunları yapmadan ne söylenmek isteniyorsa  o söylenmeli.
Kendimden bahsedecek olursam, ben her ortamda sonucu ne olursa olsun doğruyu söyleme taraftarı olan , ancak doğruları söylerken karşımdaki kişiyi rencide etmeden, üzmeden, kırmadan fikrimi söylemeyi tercih eden bir insanım. Ben karşımdakini kırmamaya dikkat ettiğim halde karşımdaki benim söylediklerime kırılıyorsa, yapabileceğim hiçbirşey yok. Karşımdaki kişi de konu ile ilgili kendi fikrini söyler, konuşulur tartışılır ama ben doğruları söylediğim için suçlu olacaksam hiç önemli değil, haksız olacağıma doğruları söylediğim için suçlu olayım. Öyle değil mi?
Etrafınızda doğru ve açık sözlü insanların olması dileğiyle....

Sevgiler,

23 Şubat 2010 Salı

UMUT...

Ne kadar önemli bir kelime '' Umut'' . Bir kerede ağızdan çıkıyor, ama ne kadar büyük anlamlar yüklü bu kısacık kelime üzerinde.. Deneyin, ölçün ne kadar önemli bir kelime olduğunu. Nasıl ölçeyim derseniz, ben size anlatayım. Canı sıkkın, omuzlarında taşayamayacağı yükler olduğunu düşünen, gözleri kısık kısık bakan, gülsem mi gülmesem mi diye düşünen, çaresiz olduğunu söyleyen insanlara yanlızca UMUT deyin, devamını getirin, ölüm dışında herşeyin çaresi vardır.
Olumlu düşünen, güzel hayaller kuran, insanların iyiliğini gönülden isteyen, kendi elindekilerin kıymetini bilen, samimi ve İYİ kalpli insanlar bir gün ödüllendirileceklerdir. Diyeceksiniz ki, ben iyi kalpli bir insanım neden ödüllendirilmedim hala? Bir düşünün bakalım, kaç kez çok zor durumda iken son anda bir şey oldu ve o zor durumdan kurtuldunuz? Kaç kez istediğiniz şey tam zamanında gerçekleşti? Kaç kez Yaşasın sonunda başardım! ya da Sonunda atlattım! dediniz? İşte bunlar, iyi kalpli insanların hayattan aldıkları ödülleri... Daha alınacak çoookkkk ödül vardır, sırada alınmayı bekleyen....
Bir yerlerden hatırladığım ve ara sıra tekrar ettiğim bir söz vardır. Nereden okuduğumu ve nasıl aklımda kaldığını bile hatırlamıyorum ama kaydetmişim beynimin bir yerlerine. ''HER KIŞIN ARDINDAN BAHAR GELİR''  Bu sözü ihtiyaç duydukça tekrar edin.

KRİSTAL KUVARS

Blogspotuma adını veren, ilhan kaynağım, şu anda bilgisayarımın yanında durarak beni bilgisayarımın etrafa yaymakta olduğu her tür radyasyona karşı koruyan Kristal Kuvars' ım.... Kristal Kuvars ile ilgili bilgileri sizlerle paylaşmadan önce Kristal Kuvarsın hayatımdaki yerinden kısaca bahsetmiş oldum.
Şimdi kısaca Kristal Kuvars nedir ve ne işe yarar gibi sıkça karşılaştığımız soruların cevapların verirken,  müsadenizle kristal kuvars ile ilgili bildiklerimi paylaşayım...

Kristal Kuvars, bilgisayar, cep telefonu gibi bulunduğu ortama radyasyon yayan cihazların zararlarını ortadan kaldırma, ortamdaki enerjiyi artırma, diğer kristalleri programlama ve hafızamızı geliştirme konusunda bizlere yardımcı olan, tüm çakralar üzerinde etkisi bulunan bir taştır.
Kuvars kelimesi (Quartz) kelimesi Yunanca buz anlamına gelen ''ire'' kelimesinden türemiştir. Eski Yunanda quartz' ın suların donmasıyla meydana geldiğine inanılmaktaymış, Kristal Kuvars bir çok medeniyette kabul görmüş ve manevi açıdan birçok inancın temelini oluşturmuştur.
 Japonlar kristal kuvars’ı mükemmel bir mücevher olarak adlandırırken aynı zamanda kristal kuvarsı sonsuz boşluk, saflık, azim ve sabır simgesi olarak görürler. Kuzey Amerika ve Burma’da yaşayan yerli halk, kristal kuvars’ı kendilerine yiyecekleri ile birlikte sunulan bir nimet olduğuna inanmışlar ve dini törenlerinde kristal kuvars’ı kullanmışlardır. Kristal kuvars, Dünyadaki en güçlü tedavi edici ve enerji yükseltme özelliği olan bir taştır. Depolama kalitesi, enerji düzenlemesi ve enerji emişi açısından çok güçlüdür. Bu nedenle, Uzakdoğu da bazı Akupunkturistler ,Akupunktur iğnelerini kristal kuvars kaplı bir çanakta saklarlar ve böylelikle  iğnelerin etkisi %10 artar. Kasları geliştirir ve radyasyona karşı korur.
Kristal kuvars enerji titreşimlerini kişinin ihtiyacı olduğu düzeyde ihtiyacı olan noktalara gönderir. Organları temizler ve geliştirir. Kişinin ruhunun derinliklerine temas eder, ruhundaki sıkıntıyı temizler ve fiziksel vücutta bağlantılı olarak zihinsel fonksiyonlara olumlu etkiler bırakır. Ruhsal açıdan bakacak olursak, kristal kuvars vücudunuzdaki enerjiyi mümkün olan en üst seviyeye taşır. Düşüncelerinizde planladığınız , amaçladığınız tepkilerinizi fiziksel yeteneklerinizle birleştirmenizi ve çevrenize en doğru şekilde yansıtmanızı sağlar. Kristal kuvars, taşlarınızı programlamak için kullanacağınız çok etkili bir haznedir. Konsantrasyonu artırır, hafızayı etkin kılar. Sinir sistemini uyarır. Tırnakların ve saçların uzamasını destekler. Vücuttaki fazla elektriği alır, eksik olan enerjiyi tamamlar. En belirgin özelliği; radyasyonu toplamasıdır. Bunun için; bilgisayar, cep telefonu gibi elektronik aletlerin yanlarına konulmalıdır. Tansiyonu düzenlediği ve beyin fonksiyonlarını güçlendirdiği bilinmektedir. Kristal kuvars ne kadar büyükse, enerjisi o kadar fazladır. Doğadan sistemsiz olarak çıkan kuvars cam, radyo, mikrofon saat yapımında da kullanılır. Gerçeği ile ayırt edilmesi zor olduğundan, taşı alırken özellikle dikkat edilmesi gereklidir. Kristal kuvars, vücudumuzdaki zihinsel bedensel ve ruhsal enerji düzeyini artırır. Meditasyon için çok uygun bir taştır.
 2 tür Kristal Kuvars vardır. 1-Erkek Kristal Kuvars 2-Dişi Kristal Kuvars
·Erkek Kristal Kuvars: Berraktır. Bu nedenle zihinsel karışıklık ve depresif durumlarda olumlu bir etki yapar. Meditasyonda kullanıma daha uygundur. Genellikle uygulamaların tamamı erkek kristal kuvars ile yapılır.
·Dişi Kristal Kuvars: Taşın iç yapısı daha mat, çok az transparandır. Rüyaları hatırlamaya yardımcı olur. Öngörü ve sezgi yeteneklerini geliştirmek için kullanılır.
Çift uçlu (double terminated) Kuvars:Çevreye yayılan enerjiyi her iki uçtan da topladığı için ve çevreye aynı şekilde bu iki uçtan enerjiyi verdiği için enerji dengeleyicidir. Bir taraftan enerjiyi alırken diğer taraftan vücuttaki negatif enerjiyi dışarı aktarır.
Kuvars çeşitlerinden kısaca bahsedecek olursak,

 Dumanlı Kuvars (Smokey Quartz):
 Kristal kuvars’ ın kahverengi türüdür. Dumanlı Kuvarsta,sistemli bir taş olup, ancak     kristal kuvarstan daha güçlü bir enerjiye sahiptir. İçinde duman hapsolmuş gibi bir görünümdedir. Radyasyonun atılması için ve kişiye enerji vermesi için kullanılır.


 
Rutil Kuvars: Telepatik iletişim için kullanılır. Aynı zamanda resim yapma ve yazı yazma gibi yeteneklerin güçlendirmesinde fayda sağlar. Genel olarak fiziksel kabiliyetlerin geliştirtmesinde faydalıdır. Saçları güçlendirir ve özelikle saç dökülmesine engel olur. Hücreleri yenilediği için dikiş izlerinin çabuk iyileşmesine yardımcı olur.

15 Şubat 2010 Pazartesi

BENİM KOCAMAN DÜNYAM....

Başlığa karar vermeden önce hangi konuda yazacağıma karar vermiştim. Başladım düşünmeye, nasıl bir başlık koymalıyım yazıma diye...Aslında yazacaklarımı bitirmeli, konunun geneline göre bir başlık koymalıyım...Ama bu sefer böyle olmadı... İçimden bu başlığı yazmak geldi, bende yazdım...Yazdım başlığı, devam ettim düşünmeye... Düşündüm,düşündüm ve gerçekten ne kadar büyük bir dünyam olduğuna karar verdim.Neden mi düşünecek çok şeyim var, anlatacak, paylaşacak çok çok konum var...
Kısa kısa ,yavaş yavaş paylaşıyorum...Sırası ve yeri geldikçe....Sırası ve yeri gelmeyen herşey beklemeli , birgün mutlaka sırası ve zamanı gelir....

ARAGONİT MUCİZESİ....

Aragonit, enerji alanlarının dengelenmesi, duygusal iyileşme, fiziksel ve ruhsal güç kazanma, güven duygularının gelişmesi için kullanılır. Vücuttaki tüm çakralarda etkisi olan, kuvvetli bir taştır.


Kısa kısa aragonitin vücudumuz ve ruhumuz üzerine etkilerini paylaşalım... Geçmişte yaşamış olduğumuz kötü olaylar sonunda edindiğimiz kötü hatıraların etkisinde kurtulmamızı ve duygusal yaralarımızın kapanmasını sağlar. Duygularımızın  dengede kalmasını, sevinçlerimizi ve üzüntülerimizi rahatlıkla yaşayabilmemizi ve çevremizle sağlıklı bir şekilde paylaşmamızı kolaylaştırır. Stres altında iken veya gündelik hayatımızda farkında olmadan olmadan kendimizi germemizi engeller, olaylara pozitif gözle bakmamızı sağlar. Bu sayede sinirlerimizi ve sinir sistemimizi korur.
Aragonit ile meditasyon yaptığınızda geçmiş yaşamınızla ilgili deneyimlerinizi ve unutmuş olduğunuz olayları anımsamanızı sağlar.

Aragonit taşıyan kişi kendini duygusal açıdan çok güçlü hisseder, çünkü duygularındaki dengesizliği gidermiştir. Vücuttaki bütün enerji merkezlerini ve auranın her seviyesini temizler, arındırır ve dengeler. Kişinin içinde barındırdığı olumlu enerjinin kelimelerle sanatla, müzikle veya diğer tüm iletişim kanalları ile etrafa yaymasını destekler.
Kemik rahatsızlıklarında, kalsiyum emilimi ve disklerin elastikiyetinin korunmasında faydalıdır. Gece uyurken yaşadığınız kas gerilimlerini önler. Kırıkların kısa sürede iyileşmesini, kemiklerin kaynamasını kolaylaştırır. Özellikle, bağışıklık sisteminin güçlenmesi için kullanılır. Hastalıklara karşı vücudun dayanıklılık seviyesinin artmasını sağlar.
Bilinen kahverengi aragonit dışında mavi ve pembe aragonit bulunmaktadır.
 Mavi Aragonit, sezgisel gücü ve iletişim yeteneğini güçlendiren, boğaz, kalp ve alın çakrası ile uyumlu çalışan bir taştır. Mavi aragonitte duyguların yatıştırılması ve iletişim yeteneğinin güçlenmesine yardımcı olur. Düşünce- iletişim- yaratıcılık ve hislerin uyumlu bir şekilde çalışmasını sağlar. Boğaz çakrasın da etkili olası nedeni ile konuşmayı ve etkili iletişim kurmayı, kendini ifade edebilmeyi sağlar. Boğaz ağrıları ve ses tellerine iyi gelir. Ciğerleri güçlendirir, solunum yolu rahatsızlıklarında etkilidir.
Aragonit özellikle son yıllarda çok tercih edilen ve gün geçtikçe hakkında daha da bilgi edindiğimiz bir taştır.

7 Şubat 2010 Pazar

MUTLU OLMAK İÇİN ....

Mutluluk nedir? Bu sorunun cevabı kişiden kişiye değişir. Bu da çok normaldir. İnsanlar, ihtiyaçları doğrultusunda mutluluk kriterlerini değiştirirler...
Çevrenizde sürekli mutlu görünen, etrafa gülücükler saçan ve pozitif bir enerji yayan insanlara sorduğunuzda yaşamdan, nefes almaktan vs. gibi aslında sizin de sahip olduğunuz şeyleri söyleyeceklerinizi düşünürsünüz. Evet, bunlar da söylenebilir. Ama bir şey daha eklemek gerekir, anı yaşayan insanlar mutlu insanlardır. Sürekli geçmişiyle bir hesaplaşma halinde olan, gerçek dostu olmayan ve olmadığı gibi gözükmeye çalışan insanlar yaşamları boyunca mutlu olamazlar, mutlu olduklarını sanırlar...
Mutlu olmak için;
Pozitif olmalıyız,
Mutluluğumuzu ve sevinçlerimizi paylaşmalıyız tabii ki paylaşmayı hak eden insanlarla,
Başarılarımızla gurur duymalı, kutlamayı bilmeli ama daha ulaşılacak çok başarının olduğunu unutmamalıyız,
Düşünerek konuşmalı, konuşulanları düşünmeliyiz,
İnsanlara ön yargıyla yaklaşmamalıyız, (Kimi zaman ön yargılar yanıltır)
Mümkün olduğunca gülümsemeyi yüzümüzden eksik etmemeliyiz,
Sorunlardan kaçmamalı, sorunların üzerine gitmeli ve zamanında çözmeliyiz,
''Öfkeyle kalkan,zararla oturur'' atasözünü unutmamalıyız,
Haksız olduğunu düşündüğümüz eleştirileri duymamalıyız,
Ama mutluluğun en büyük anahtarı ''KENDİMİZİ SEVMELİYİZ''....
Unutmamalıyız!!!! Kendini sevmeyen ve kendine saygı duymayan kişi, kimseyi sevmez ve kimseye saygı duymaz...

3 Şubat 2010 Çarşamba

Ametist ve Migren

Beni yakından tanıyan herkes migrenim olduğunu bilir. Bilir diyorum, çünkü, başım ağrıdığı günlerde dünyayla olan ilişkim kesilir, tüm programlarım iptal edilir.Ağrım geçince yaşama kaldığım yerden devam ederim.
Migrenimin geçmesi için bir çok tedavi yöntemini denedim. Akupunktur, türlü ilaç tedavileri, bitkisel karışımlar ve masajlar. Gerek Türkiye' de gerekse yurtdışında bir çok çare aradım. Şu anda doktorumun kontrolünde bir ilaç kullanıyorum . http://www.sertmineralstones.com/ adresinden bana en çok yöneltilen sorulardan birine burada da bir kez yanıt vermek istiyorum. Migren tedavisinde ametistin etkisi en çok sorulan sorular arasında... Benim her zaman cevabım doktor kontrolünde ilaçlarınıza devam etmeniz tabii ki... Ametist bir parçayı her gün düzenli olarak alnınızda 3. gözünüzde bir kaç dakika tutun, aynı zamanda bir parça ametisti yattığınız yastığın altına koyun. Ve deneyin. Eskiden her lodostan önce ve lodos boyunca meteorolojiden önce Lodos tahmininde bulunurdum. Çünkü, başım ağrımaya başlardı. Ametist kullanmaya başladığımdan beri başım artık kolay kolay ağrımıyor. Migren ataklarımın sıklığı azaldı. Eskiden ayda 3 kere başım ağrıyorsa, artık 1 kere ağrıyor. Bu yüzden migreni olan herkese gönülden tavsiye ediyorum. En azından ağız yoluyla hiçbirşey almadığınız için son derece güvenli. Sonuçta,ametist ve diğer taşlarda birer mineral. Kullandığımız ilaçların hepsi de mineral içermektedir. Yani farklı bir şey değil...

Taşların Gizemi...

Profil yazımı yazarken taşların dünyasına açılan kapıyı araladım diye yazmıştım. Her geçen gün yeni şeyler öğreniyorum. Doğanın gücünü ve içinde barındırdığı gizemi anlamaya çalışıyorum.
Ametistle ilgili edindiğim bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ametist, güzelliği ve efsanevi enerjisi nedeniyle binlerce yıldır değer görmüş bir taştır. Neolitik çağdan beri özellikle Mısırlılar tarafından tespih ve nazarlık olarak kullanılmıştır. Eski Yunan ve Roma toplumlarında da Ametiste oldukça değer verilmiş, imparator tarafından kullanılan taç ve asa Ametistten yapılmıştır. Kiliselerde din adamları da yüzüklerini Ametistten yaptırırlardı. Ametist kelimesi Yunanca “sarhoş olmayan”, “ayık” anlamına gelen Amethystos’tan türemiştir. Hatta Ametist ile ilgili tarihi kaynaklarda bir mite rastlanmaktadır. Bakhus tanrısı bir hakarete uğramış olması nedeniyle yeni tanıştığı kişiyi kendi beslediği vahşi kaplanlarına yem etmeye karar vermiştir. Bu talihsiz kişi Amethystos adında tapınağa ibadete giden her şeyden habersiz ve günahsız bir kızdı. Kaplanlar tam Amethystos’un üzerine doğru ileri atıldığında, tanrıça Diana kızı berrak bir kristale dönüştürdü. Bakhus duyduğu pişmanlık nedeniyle taşın üzerine üzüm suyu döker ve daha önceden sıradan bir kristal olarak gözüken taş birden bire çok güzel ve çok parlak mor bir kristale dönüşür. Bu yüzden Yunanlılar, Ametist suyu ile hazırlanan iksirin zehirlenmelere, sakinleşme ve dayanıklılığa faydalı olduğuna inanmaktadırlar. Ametist bulunduğunuz yaşam ortamınızı negatif enerjilerden arındırmak için kullanacağınız en ideal taşlardan biridir. Rengi nedeniyle kişiye pozitiflik ve huzur verir. Rüzgâr elementinin taşı olması, bilinci, sezgileri, fiziksel yetenekleri ve ruhunuzu uyarır. Konsantrasyonu artırır, stresi uzaklaştırır ve bu sayede veriminizi artırır. Ruhsal-Duygusal-Mantık çerçevesinde denge kurmanızı sağlar. Meditasyonda enerjisi nedeniyle derinlere dalabilmeyi kolaylaştırdığı için tercih edilen en önemli taşlardan biridir. Ametistin etrafa yaydığı titreşimler, alın (3. Göz) ve taç çakrayı uyardığından beyin fonksiyonlarını harekete geçirir. Kişinin sezgi gücünü artırır. Özellikle; bağımlılıklarda alkol,uyuşturucu vs… gibi kullanılması önerilir. Sinir sistemini korur. Beyin fonksiyonlarında meydana gelmiş olan hastalıkların tedavi süresinde tedaviye yardımcı olur. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Migrene çok faydalıdır. Migreni olan kişiler alın çakralarına (3.Göz) bir parça Ametisti düzenli olarak tutarak migren ataklarını daha hafif atlatabilirler. Düzenli bir şekilde Ametisti Alın Çakrasında (3. Göz üzerinde) tutmaya devam ederlerse migrenlerini kendi başlarına tedavi etmiş olurlar. Uykusuzluk, gece korkuları ve karabasanlardan kurtulmak için yastığınızın altına bir parça Ametist koymayı denemelisiniz. Ametist, Moldovit ile çok uyumlu çalışır. Olumsuzluklardan, karamsarlıklardan kurtulmak için Ametisti Moldovit ile kullanın.

Yukarıda sizlerle paylaştığım bilgiler http://www.sertmineralstones.com/ internet sayfasından alıntı yapılarak yazılmıştır.

1 Şubat 2010 Pazartesi

RENGARENKKKK.....

Her rengin bir anlamı vardır... Aynı zamanda UzakDoğu' da her rengin bir enerjisi olduğuna inanılır... Öyle ki, renk terapisi ile bazı hastalıklarının iyileşme süresinin kısaldığı bilimsel deneylerle de kanıtlanmıştır.
İnsanların günlük hayatlarında giyindiği renklerin kişinin ruh hali hakkında ip uçları verdiğini düşünürüz. Renkli giyinen bir kişinin, yaşantısının da o denli renkli olduğunu varsayarız... Bu yüzdendir ki, renklerin kişilerin  yaşam stillerini anlattığı belirlenmiştir. Renkler ne anlamlara gelir, Kişi de hangi duyguları harekete geçirir...

Turuncu Bulunduğu ortama neşe getirir. Dışa dönüklük, canlılık, heyecan ve neşe kaynağıdır.
MAVİ Sezgilerin ve altıncı hissin rengi. İç huzuru, dinginliği  ve barış duygularını geliştirir. 
KIRMIZI Tartışmasız kırmızın en belirgin özelliği kişiyi canladırması, harekete geçirmesi ve motive etmesidir. Kişisel motivasyon, içsel enerji, coşku ve yaşama sevinci, aşk ve sevgi gibi duyguları, kan basıncını ve vücut ısısını harekete geçirir. Mutfaklarda kırmızı tercih edilirse, iştah açıcı bir özelliği vardır. Bu sebeple, çoğu fast food restaurantı kırmızı rengini içeren dekor ve mobilyalar kullanır.
YEŞİL Güvenin ve huzurun rengidir.Zihinsel ve duygusal bedende etkinlik gösterir. Paylaşma, huzur, güven, sakinlik ve istikrarın rengidir.
KAHVERENGİ Ağırbaşlılığın ve liderliğin rengidir. Bulunduğu ortamda ağırbaşlılığın yanı sıra ev dekorasyonunda kullanıldığında sağlamlık,güven duyguları yayar.
LACİVERT Uyum,başarı,barış ve resmilik rengidir. Sakin ve dingin olma duygularının yanı sıra kişinin çalışma azmini pekiştirir.
PEMBE Duyguları ve saf sevgiyi ifade eder. Hayallerin, korunma duygusunun pekişmesinde etkindir.Bu sebepledir ki, kız çocukların herşeyi pembedir. Çünkü, hayalleri,saflığı simgeler...
MOR Ruhsal dünyanın rengi. Asilliği, dengeyi, kendine güveni ifade eder. Sakinleştirici ve dinlendirici duyguları pekiştirdiğine inanılır. (Benim evimde tercih ettiğim bir renk tavsiye ederim denenmiştir :) )
SARI Akıl ve zekayı simgeleyen renk. Umut, ilham ve yöneticilik duygularını pekiştirdiği gibi, kişinin yaşama bağlılığını artırır, gereksiz detaylara takılmasını önler.
SİYAH Güç ve bireysellik rengidir. Tutku, hırs, inat ve muhalefet duygularını simgeler. Resmilik ve soğukluğu ifade eder. Ama siyahtan vazgeçemeyiz......
Beyaz Sonsuz saflık ve sadakat,huzur...

RENGİNİZ HİÇ SOLMASIN,,,,
Sibel

Mucize...

Her yeni güne başlarken, her gece bir günü daha bitirirken zaten doğanın mucizesini yeniden fark ediyoruz. Güneşin doğması ve batması zaten bir mucize...Çevresinde olan bitenleri farklı bir gözle takip eden insanların az olduğunu düşünebileceğimiz bir devirde yaşıyoruz belki. Ama  ben bu kadar umutsuz değilim. Çevremde farkındalık düzeyi hayli yüksek insanlar var. Belki de şanslı sayabilirim kendimi bu sebeple....
Yaşadığı her anı bir hediye olarak gören ,mutluluğunu ve üzüntüsünüde aynı oranda paylaşan insanların olduğu bir çevreye sahipseniz şanslısınızdır. Sürekli bardağın boş tarafını gören, elindeki ile mutlu olmayan, hep daha fazlasını isteyen ama isterken anlamsız hırslara kapılan insanlar içindeyseniz iyi şanslar ... Size şans dilemek en mantıklısı olacak, şansınızın yaver gittiği bir gün bu olumsuz insanları ya etrafınızdan uzaklaştırırsınız ya da hayatın güzelliklerini göstermeye çalışırsınız tabii görürlerse....
Benim bu konuda kendi hayatımda da uyguladığım bir yol var, müsaade ederseniz paylaşayım....
Çevrenizde sorunu olan insanlar olabilir, hepimizin dönem dönem sorunları olabilir belki de altından kalkması zor olan sorunlardır...Herkes yaşar böyle sorunlar , bende yaşadım herkes gibi...
Ama ne yapmalı insanoğlu hayatını devam ettirmek için... Olumsuzluklardan ders çıkarmalı, hayatına sahip çıkmalı ve yaşam dizginlerini sımsıkı tutmalı elinde...
Sıkıntılı dönemlerinde çevremdeki insanların yanında olmalıyım bu benim için insanlık vazifesi... Dostlar önce ne arar? Sağlam bir omuz yeri geldiğinde ağlamak için, yeri geldiğinde mutluluktan  sarılmak için yeri geldiğindeyse haksızlığa uğradığında hırsından yumruklamak için....Bu omuzların hepsini taşımak lazım...İyi bir dost olmak için...
Değer verdiğiniz dostunuza veya ailenizden bir kişiye o sadece etrafındaki karanlıkları görüyorsa onun ışığı olmalı ve doğruları, güzellikleri göstermelisiniz. Ama her defasında bunu yapmak o kişiye hazıra alıştırır, arada bir kenarda bekleyip, izlemeli ki dostun kendi yolunu nasıl aydınlatıyor görmeli, görmeli ki , sen ihtiyaç duyduğunda senin ışığın nasıl olacak, parlak mı loş mu ?
Bu sebeple , omuzlarınızın kaldıramayacağı yükler almayın almayın ki bir den yorulup bırakırsanız bu zamana kadar taşıdığınız tüm yükler birden unutulmasın .....

Sevgiler,

Sibel