13 Haziran 2010 Pazar

no name...

Arkadaşlar uzun zamandır yazamadım , gerçekten vakit bulamadım. Günlük hayatta yapılması gereken işlerimin ardından geri kalan bana ait zamanlarda ise biraz bencil davrandım , tembellik yaptım :) Ama uzun zaman geçmiş aradan ...
Sakın düşünmeyin yazmayı bırakmadım, her zaman her çantamda mutlaka not defterim ve kalemim olur beni tanıyanlar bilirler. Her an yazarım, çizerim ve not alırım. Bazen kağıda bazen beynime bazen de kalbime not ederim , edilmesi gerekenleri, edilmeye değenleri ...
Pazar günü akşamın bu saatlerinde derin mevzulara giremeyeceğim, pazartesi sendromuna bağlamayın sakın bu yazdıklarımı da.
Yaz geldi, her yer cıvıl cıvıl, tatil planları yapılıyor, İstanbul yaz gecelerinde de bir ayrı güzel oluyor, daha ne olsun arkadaşlar ....

Keyifli Pazarlarrrrr,

Ss

25 Nisan 2010 Pazar

EEE HADİİİ ARTIK....

Uff be ne zamansızlık ne dinginlik ne karmaşıklık ne tezatlık..... Bu cümleyi zaten ruh hali çok sağlıklı bir insanın yazması beklenemez.Aslında  bir pazar akşamı sessizliğinin içinde yazılmış normal bir cümle. Yorucu, oldukça hareketli ve eğlenceli bir hafta sonunun ardından , pazartesi gününün stresinden saatler önce gayet normal bir psikoloji. Ama pazartesi stresi dediğime bakmayın, pazartesi gününü meşhur ''pazartesi sendromu'' haline getirmeden yaşayan bir çalışanım. Çünkü , çalışmayı, iş hayatını yaşamının tam ortasına yerleştiren ve iş hayatının gölgesinde var olma savaşı veren bir insan değilim. Üretmek, faydalı olmak çok çok güzel. Ama bunu maddi bir hırs haline getirmek,iş hayatını  egolarını tatmin etmek için fırsatlar zinciri olarak görmek hem çok ilkel hem de çok komik. Arkadaşlar, önümüzde başı belli olan ama sonu belli olmayan bir ömür var. Yaşamınıza güzel anlar eklemenin hırsına bürünün, anlamsız hırsları bırakın bir kenara güzel dostluklar ve samimi duygular paylaşın. Ne kadar sevildiğinizle, dostlarınızla ve paylaşımlarınızla övünün. Kendiniz için...
Neyse bu hafta sonu bende kendim için birşeyler yaptım. Bir kaç kitap ve  bir kaç tane albüm edindim, yarından itibaren dinlemeye ve okumaya başlayacağım.
-Brida
-Ejderha dövmeli kız
-Ye dua et evlen
Bunlar edindiğim kitaplar, Brida nın yazarı Paulo Coelho nun başka kitaplarını okumuştum en çok bilinen en çok sevilen kitabı tartışmasız Simyacı ve benim bir o kadar daha beğendiğim Veronika Ölmek İstiyor. Bu da son kitabı BRİDA.
Ejderha Dövmeli kızı kitabın arkasındaki kısa öyküden etkilenerek aldım,
Ye dua et evlen de daha önce okuduğum ve çok eğlendiğim Ye Dua Et Sev in devamı niteliğinde bir kitap, eminim bu da çok eğlencelidir.
Edindiğim albümler  ise, Işın Karaca nın son albümü Arabesque, Best of Patricia Kaas bir de Sezen Aksu Karaoke Şarkıları ... Karaoke inanılmaz eğlenceli... Artık evinizde pijalamalarınızla otururken arkdaşlarınızla çayınızı, kahvenizi, içkilerinizi yudumlarken şarkı söyleyip eğleniyorsunuz şiddetle tavsiye ederim...
En kısa zamanda görüşmek üzere...
Kendinize iyi davranın :)

5 Nisan 2010 Pazartesi

HAYATA DAİR TAVSİYELER

Birkaç kaynaktan derlediğim, bizzat geliştirdiğim  ve uygulamaya koyduğum '' kaliteli yaşama dair püf noktalar'' dan bahsetmek istiyorum.

  • İmkansız hayaller kurma
  • Farklı dostluklar kur
  • Hayat tecrübesi olmayan veya hayatı sığ kıyılarda yaşayan büyük-küçük herkesi motive et
  • Takım gücüne inan, takım gücünün kıymetini bil
  • Köpekler dostluklar için en iyi örnektir
  • Hayvan haklarını savun
  • Bulunduğun ortamda herkesten farklı yöne bak
  • Disiplin başarının temelidir
  • Kişisel kontrolünü kaybetme
  • Gülümsemeyi yüzünden eksik etme, küçücük bir gülümseme hayatta her kapıyı açar; kimi zaman gülümseme korkunuzu kamufle eder, kimi zaman karşınızdakini motive eder
  • Hızlı koşan kazanır, ama zamanı iyi belirlemek lazımdır ki hızlı koşan tez yorulur atasözü unutulmamalıdır
  • En az bir konuda herkesten farklı ol
  • İşini kendin takip et
  • Çok meraklı olma
  • Bildiğin işi yap, bilmediğin yere gitme, bilmediğin konuda konuşma
  • Kozlarını doğru yer ve doğru zamanda kullan
  • Tatil yapmayı ve kendini ödüllendirmeyi unutma
  • Hayat iyi ve kötü süprizlerle doludur; kötü süprizlere karşı dayanıklı, iyi süprizlere karşı bekleme de ol
  • Hiçbirşey göründüğü gibi değildir
Yazması benden, uygulaması hem benden hem de sizden...

Sevgiler,

26 Mart 2010 Cuma

Herşey Çok güzel Olacak...

Bu yazımı yazmaya başlamadan önce yazacağım konu için çok fazla düşünmedim, bugünkü Habertürk gazetesinde Doğan Cüceloğlu' nun yazmış olduğu köşe yazısı ilham kaynağım oldu. Sn.Cüceloğlu özellikle bugünlerde büyük önem taşıyan bir konuya değinmiş. Kısaca, insanımızın hemen her konuda '' armut piş, ağzıma düş'' pozisyonunda olduğunu, modern ve lüks yaşama isteğinin toplumun her kesiminde aynı oranda yüksek olduğunu, Avrupa ile yapılan kıyaslamaların çoğaldığından örnekler vererek bahsetmiş.
Bulunduğum sosyal ortamlar da (iş, arkadaş ve aile ortamı dahil) Avrupa ile kendi ülkemizi kıyaslamalar başladığı genellikle söz bana düştüğünde bıkmadan sıkılmadan ülkemizin sahip olduğu genç nüfusumuzu, doğal kaynakları ve doğal güzellikleri, coğrafi açıdan sahip olduğu özellikleri, iklim şartlarını, havasını, suyunu o anda aklıma gelen bütün güzellikleri eklerim, neden eklemeyim?  Benim saydığım bu etkenlerin olmadığını kimse söyleyemez . Polyanna tarzında repliklerim bittikten sonra, neler yapılmalı, kimler nasıl sorumluluklar taşımalı konusunda başlarım konuşmaya, asla bir kıyas kabul etmem. Hırsla paylaşırım düşüncelerimi , coşkuyla...
Burada son vermek istiyorum, hep özendiğimiz modern Avrupa ülkeri gibi nasıl oluruz? konusundaki fikirlerinizi bekliyorum...
Sevgiler,

25 Mart 2010 Perşembe

Kime ne?

Biz toplum olarak ne kadar ilgilenmememiz gereken konu varsa ilgileniriz, ne kadar gereksiz ayrıntı varsa bizim için vazgeçilmezdir, herşeyi merak ederiz değil mi, bilhassa insanların özel hayatlarını  ?  Arkadaşlar, kardeşler, büyüklerimiz kendinizle ilgilenin, kendinize bakın, bir kereliğine olsa da önce kimseyi kendinizle kıyaslamayın herkesin hayatı, hayata bakış açısı farklıdır, yaşadıkları ve yaşanmışlıkları ayrıdır, ailesi, eğitimi, elindeki fırsatları farklıdır bu nedenle insanlar farklı hayatlar yaşar, kadere inanıyorsanız insanların kaderleri de farklı yazılır.
Bırakın sağı solu, kimin nesi varsa güle güle kullansın, kim ne kadar çok seviliyorsa bırakın sevilsin veya nefret edilsin, kendinize bakın .
Karacaoğlan' ın herkes tarafından bilinen bir sözü vardır, '' Ben güzele güzel demem güzel benim olmadıkça'' Bu sözü sıkça kullandığım için burada da yazmak istedim, aynı şekilde kötü, hoş olmayan şeyler içinde geçerli. Beni ilgilendirdiği ölçüde konuya yada olaya müdahil olurum, eğer yardımım dokunacaksa, birşeyler için çözüm olacaksam, sonuna kadar destek olurum her konuda ama beni ilgilendirdiği kadar...
Modern yaşamın vazgeçilmez kurallarından biri de insanların birbirlerinin hayatlarına duyduğu ve duyması gereken saygıdır.
Saygı, sevgi hayatta sahip olduğumuz en önemli iki anahtardır, her kapıyı açarlar.Ne diyeyim, çilingire muhtaç olmamak dileğiyle...
Seygiler,
Sibel' den inciler...

20 Mart 2010 Cumartesi

Kısa Kısa...

Aaaa bir hafta nasıl da geçmiş ben bir haftadır tek kelime bir şey yazmamışım , demek ki çok konuşmuşum bu hafta :) Bu hafta neler yaptım bir film şeridi edasında geçirdim gözümün önünden mücevherat fuarına renkli bir ziyaret, uzun zaman görmediğim bir arkadaşım ile eğlenceli bir gün, annem ve kız kardeşim ile kahkaha dolu bir gün, rutin doktor kontrolü, birazcık alışveriş, hayırlı bir  iş ...Ama bu haftanın en önemli olayı aramıza katılan küçük tatlı mı tatlı ELAHAN.
Tekrar görüşmek üzere...

13 Mart 2010 Cumartesi

Bir Gün, 24 Saat...

Bir gün nasıl değerlendirilir? Bugün farkında olmadan bulaşık makinesi boşaltırken bu konuyu düşünürken buldum kendimi ''Bir gün nasıl  değerlendirilir'' diye. Günde bir yetişkinin ortalama  7 saat uyuduğunu, en az 9 saati işte geçirdiğini (09.00-18.00 mesai saatlerinden yola çıkarak),  işe gidiş-dönüş ortalama 2 saatin yolda geçtiğini varsayarsak bize kalan 6 saat içinde neler yapmalıyız ki günümüz verimli geçsin...6 saatte sevdiklerinizle vakit geçireceksiniz, varsa çocugunuzla ilgileneceksiniz, eviniz için alışveriş yapacaksınız, yemek yapacaksanız, ev işlerine vakit ayıracaksınız ki bunları yazmaya başlasam mı başlamasam mı bilemedim ben yazmayım siz düşünün ben daha düşünürken yoruldum, arkadaş-aile toplantılarına iştirak edeceksiniz, hep gülecekiniz, hiç yorulmayacaksınız, hep fedakar olacaksınız,hiç hasta olmayacaksınız, hiç kendiniz için kendinize özel bir bir şey yapmayacaksınız, çevrenizdeki sorunlarla ve sorunlularla!!! ilgileneceksiniz, gerektiğinde kulaklarınızı kapayacaksınız, gerektiğinde kulaklarınızı,gözlerinizi tam randımanlı kullanacaksınız, aramayı ihmal ettiğiniz kişileri aradığında onlar sizi hiç aramamış olsa da sitemlerini dinleyeceksiniz, belki bir gün aradığın kadar aranırsın demeyi içinizden geçireceksiniz, ama kimsenin kalbi kırılmasın diye söylemeyip, içinize atacaksınız...Eeee tabii sabır taşı, fedakar,becerikli,saygılı,hanımefendi gibi sıfatlar böyle kazanılır, olan size olur, kalan sağlar çevredeki sitemkarlardır.....
Güzel ve keyifli bir gün dileğiyle....
Bugün kendime ayırıyorum, tavsiyem sizde kendiniz için bir şeyler yapın....

8 Mart 2010 Pazartesi

HAYATIMIN KADINLARI ...

Hayatımın kadınlarının en başında annem gelir ... Beni yetiştiren ve ben olmamı sağlayan annem.
Hayatımda yeri olan kadınlardan diğeri kız kardeşim, herşeyimi paylaştığım, bazen abla olduğum bazen küçük kardeş bazen anne bazen en iyi dost bazen en iyi sırdaş....
Hayatımın kadınları listemde hayatımda iyiki olduklarını düşündüğüm kız arkadaşlarım var, sıkıntılarımı paylaşabildiğim, sevinçlerimi sonuna kadar yaşayabildiğim, güldüğüm, eğlendiğim, yanlarında gözyaşlarımı da kahkahalarımı da özgür bıraktığım arkadaşlarım...

Yanlızca bugün değil her zaman emeğimizin, haklarımızın peşini bırakmayalım, kendimizi sevelim, kendimize saygı duyalım ve kendimize değer verelim ki etrafımızdan da değer görelim...

Kızlar Dünya Kadınlar Günümüz kutlu olsun!!!

DÜNYA KADINLAR GÜNÜ

Bugün Düya Kadınlar Günü. Yazıma başlamadan önce Dünya Kadınlar Gününün tarihçesinden bahsetmek istiyorum.
Kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip olması için 8 Mart 1857 yılında Newyork ta başlayan bir harekettir.  Tekstil fabrikalarında çalışan 40 bin işçinin çok kötü çalışma koşullarına karşı başlattığı grev, polisinde devreye girmesiyle  daha da büyüdü. Olaylar sırasında çıkan yangında çoğu kadın olmak üzere 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 100 binler katıldı.
1910 yılında Kopenhag ta  kadınlar toplantısında, Almanya Sosyal Demokrat Parti önderlerinden Clara Zetkin, bu yangında yaşamını yitiren 129 kadın işçi anısına 8 Mart gününün Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmasını önerdi. Kadın hakları hareketini, özellikle oy hakkını onurlandırmayı amaçlayan Kadınlar Günü önerisi oy birliği ile kabul edildi.
2. Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş yıllarında etkisi iyice kaybolan kadın hareketi, 1960' lı yılların sonunda yeniden canlandı. Birleşmiş Milletler 1975 yılını kadın yılı olarak ilan etti ve 1975-1985 arasındaki on yılı  kadınların on yılı olarak açıkladı, bu olay harekete gönül verenleri yüreklendirdi.

1977 yılında UNESCO' nun açıklamasından sonra 8 Mart Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmaktadır.
Dünya Kadınlar Günü kadın hakları, kadın-erkek eşitliği ve kadınların yaşamakta olduğu sorunların tartışılmasını da sağlıyor.

TÜRKİYE' DE DÜNYA KADINLAR GÜNÜ
Türkiye' de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921' de "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlandı. "Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı" programı nedeniyle Türkiye' de 1975 yılında "Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresi yapıldı. 12 Eylül den sonra Dünya Kadınlar Günü dört yıl kutlanmadı. 1984 yılından beri 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ülkemizde kutlanmaya devam etmektedir.
 
 
 
 

6 Mart 2010 Cumartesi

BENİM TAŞIM SİTRİN

Renginden midir, taşın görüntüsünden midir bilmiyorum en çok sevdiğim taştır sitrin. Ne zaman bir çok taşın bulunduğu bir yerde olsam bütün taşların içerisinde dikkatimi sitrin çeker. Bu yazımda benim bu kadar çok sevdiğim taş olan sitrin in özelliklerinden bahsetmek istiyorum.
Sitrin; zihnin berraklığını ve kişisel yaratıcılığı  artıran bir taştır.
Sitrin Fransızca “citron” Türkçe' de “limon” anlamına gelen kelimeden türemiştir. İsa’dan önce 300. yılından beri Yunanistan’da yüzük taşı olarak kullanılmaktaydı. Romalılar ise nazardan ve kıskançlıktan korunmak için sitrin taşırlardı. Güneşin gücünü taşıdığına inanıldığı için çok faydalı bir taştır. Sitrin ,kişiyi sakinleştirir, enerji ve yüksek yaratıcılık sağlar. Çevredeki negatif enerjiyi emip, pozitif enerjiye çevirir ve bu pozitif enerjiği ortama  yayar. Hayatın her döneminde kişiye enerji verir. Solar pleksus ve kök çakra üzerinde etkilidir, bu çakraları temizler ve etkin hale getirir. Başarılı, üretken olmayı öğretir, sağlık, huzur , refah, başarı ve bütün güzel özellikleri beraberinde getirir. Sitrinin bulunan yerde sıkıntı ve negatiflik olmaz. Ailedeki geçimsizliklerini yatıştırır, iş ortamında gruptaki kişilerin birbirleriyle anlaşmasını ve takım çalışmasının etkisinin artmasını sağlar. Kişinin kendine değer vermesini ve güvenmesini sağlar. Motivasyonu artırır, yaratıcılık ve kendini ifade etme gücünü geliştirir. Sitrin taşıyan bir kişi duygu ve düşüncelerini kolaylıkla ifade eder. Kan dolaşımı bozukluğuna iyi gelir. Sindirimi etkiler, dalak ve pankreasa faydalıdır. Böbrek iltihabına ve mesane iltihabına faydalıdır. Tiroidi dengeler. Sinirleri yatıştırır güçlendirir. Kabızlığa iyi gelir. Selülit oluşumunu engeller, iksir olarak içildiğinde regl ağrılarını menopoz semptomlarını, sıcak basması,hormon dengelenmesi ve bitkinliğin giderilmesinde etkilidir. Sitrinin bu olumlu özelliklerinden faydalanmak için üstünüzde veya evinizde bulundurmalısınız.Aynı zamanda, bolluk ve bereket taşıdır. Sitrini evinizde koyacağınız yer odanın veya evin kapısından girildiğinde en soldaki evin uç noktasıdır.
Sitrin in bildiğim özelliklerinden bahsetmiş oldum .Yazıma birkaç sitrin örneğiyle devam ediyorum.


3 Mart 2010 Çarşamba

GÜZEL SÖZLER

Bazı kaynaklarda okuduğum, üzerlerinde düşündüğüm ve gerçekten etklendiğim anlamlı sözleri sizlerle paylaşmak istiyorum...Yorumlar  ve yeni anlamlı sözler sizden....

  • Comertligin uc belirtisi vardir: sozunun eri olmak, gereksiz yere ovunmemek ve sorgusuz sualsiz bagislamaktir. IMMANUEL KANT
  • Kötü haberlerin kanatları vardır, iyi haberlerin ayakları bile yoktur. M.CAVENDISH
  • Kusursuz dost arayan, dostsuz kalır.MEVLANA
  • Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun.FREUD
  • Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile, tek bir adımla başlamak zorundadır. LAO-TZU
  • Rüyaları gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır. S. M. POWER
  • Zorlukların göbeğinde fırsatlar yatar. A.EINSTEIN
  • Tanrı’ya ettiğim dua pek kısadır: ”Tanrım, düşmanlarımı gülünç duruma düşür.VOLTAIRE
  • Kendinizi idare ederken kafanızı, başkalarını idare ederken kalbinizi kullanın. İngiliz Atasözü
  • Kıymetli olan şey, lazım olduğu zaman insanın eline geçendir. Çin atasözü
  • İnsan huzuru kendi içinde bulamıyorsa başka yerde aramamalıdır. Çin Atasözü
  • Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.M.K.ATATÜRK

  • İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin? M.K.ATATÜRK
  • Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir. M.K.ATATÜRK




    Şimdi bu sözler üzerine düşünme zamanı...







26 Şubat 2010 Cuma

BAHARIN GELİŞİ...

Baharın nazlı nazlı yüzünü gösterdiği , bahar renklerinin vitrinleri yavaş yavaş renklendirmeye başladığı şu günlerde özellikle biz bayanlar bu sezon hangi renkler moda, hangi renkleri nasıl kullanırız diye düşünmeye başladık bile...Sezonun favori renkleri somonlar, tatlı şeftaliler, uçuk pembeler, turkuaz mavileri, su yeşilleri benim de favorim oldu tabii ki. Renk renk t-shirtler, uzun hırkalar, gösterişli aksesuarlarla kombin yapıldığında nasıl şık oluyor ve en önemlisi ne kadar da rahat oluyor, öyle değil mi?
Hırkaları, t-shirtleri aldık tamam ama aksesuar konusunda devreye ister istemez giriyorum müsaadenizle... Gül şeklinde mercan kolye-küpe takımlar, renk renk bilezikler, firuze takılar, deri detaylı uzun kolyeler vs.... Bir kaç öneri sunmak istiyorum.


                                                                                                                                                                        Bir kaç küçük seçeneği paylaşmak istedim.... Baharın tadı temiz hava da dolaşarak, sevdiklerimizle güneşli havalarda kahve içerek, sohbet ederek çıkar öyle değil mi? Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane ... boşuna söylenmemiş.



KONUŞMAZSAM ÇATLARIM!!!

İnsanı diğer canlılardan ayıran önemli özelliklerinden biri de konuşmak değil midir? Konuşmak insaoğlu için bir ihtiyaç değil midir? Konuşarak problemler çözülür, üzüntüler ve sevinçler paylaşılır, rahatlanır öyle değil mi? Ebeveynler bebeklerinin konuşacağı zamanı iple çeker, konuşma anı mümkün olursa kameraya alınır, bu görüntüler diğer aile fertleri ve eş-dost ile paylaşılır. Yani demek istediğim bu kadar önemli bir olay, KONUŞMAK.
Derler ki, konuşan insandan zarar gelmez. Bir nevi doğru , konuşan insandan zarar gelmez , aklındakini iyi-kötü söyleyen insanlar varsa çevrenizde sürprizlerle karşılazmassınız, o insanla ilgili hayal kırıklıkları yaşama ihtimaliniz daha düşüktür, az konuşan insanlara kıyasla. Diğer bir yönden değerlendirecek olursak, çok konuşan insanlar da başınızı ağrıtabilir, canınızı sıkabilir. Demek ki ; doğru zamanda, gerektikçe konuşmalı, ama açık sözlü olmalı, kelime oyunları yapmadan ne söylenmek isteniyorsa  o söylenmeli.
Kendimden bahsedecek olursam, ben her ortamda sonucu ne olursa olsun doğruyu söyleme taraftarı olan , ancak doğruları söylerken karşımdaki kişiyi rencide etmeden, üzmeden, kırmadan fikrimi söylemeyi tercih eden bir insanım. Ben karşımdakini kırmamaya dikkat ettiğim halde karşımdaki benim söylediklerime kırılıyorsa, yapabileceğim hiçbirşey yok. Karşımdaki kişi de konu ile ilgili kendi fikrini söyler, konuşulur tartışılır ama ben doğruları söylediğim için suçlu olacaksam hiç önemli değil, haksız olacağıma doğruları söylediğim için suçlu olayım. Öyle değil mi?
Etrafınızda doğru ve açık sözlü insanların olması dileğiyle....

Sevgiler,

23 Şubat 2010 Salı

UMUT...

Ne kadar önemli bir kelime '' Umut'' . Bir kerede ağızdan çıkıyor, ama ne kadar büyük anlamlar yüklü bu kısacık kelime üzerinde.. Deneyin, ölçün ne kadar önemli bir kelime olduğunu. Nasıl ölçeyim derseniz, ben size anlatayım. Canı sıkkın, omuzlarında taşayamayacağı yükler olduğunu düşünen, gözleri kısık kısık bakan, gülsem mi gülmesem mi diye düşünen, çaresiz olduğunu söyleyen insanlara yanlızca UMUT deyin, devamını getirin, ölüm dışında herşeyin çaresi vardır.
Olumlu düşünen, güzel hayaller kuran, insanların iyiliğini gönülden isteyen, kendi elindekilerin kıymetini bilen, samimi ve İYİ kalpli insanlar bir gün ödüllendirileceklerdir. Diyeceksiniz ki, ben iyi kalpli bir insanım neden ödüllendirilmedim hala? Bir düşünün bakalım, kaç kez çok zor durumda iken son anda bir şey oldu ve o zor durumdan kurtuldunuz? Kaç kez istediğiniz şey tam zamanında gerçekleşti? Kaç kez Yaşasın sonunda başardım! ya da Sonunda atlattım! dediniz? İşte bunlar, iyi kalpli insanların hayattan aldıkları ödülleri... Daha alınacak çoookkkk ödül vardır, sırada alınmayı bekleyen....
Bir yerlerden hatırladığım ve ara sıra tekrar ettiğim bir söz vardır. Nereden okuduğumu ve nasıl aklımda kaldığını bile hatırlamıyorum ama kaydetmişim beynimin bir yerlerine. ''HER KIŞIN ARDINDAN BAHAR GELİR''  Bu sözü ihtiyaç duydukça tekrar edin.

KRİSTAL KUVARS

Blogspotuma adını veren, ilhan kaynağım, şu anda bilgisayarımın yanında durarak beni bilgisayarımın etrafa yaymakta olduğu her tür radyasyona karşı koruyan Kristal Kuvars' ım.... Kristal Kuvars ile ilgili bilgileri sizlerle paylaşmadan önce Kristal Kuvarsın hayatımdaki yerinden kısaca bahsetmiş oldum.
Şimdi kısaca Kristal Kuvars nedir ve ne işe yarar gibi sıkça karşılaştığımız soruların cevapların verirken,  müsadenizle kristal kuvars ile ilgili bildiklerimi paylaşayım...

Kristal Kuvars, bilgisayar, cep telefonu gibi bulunduğu ortama radyasyon yayan cihazların zararlarını ortadan kaldırma, ortamdaki enerjiyi artırma, diğer kristalleri programlama ve hafızamızı geliştirme konusunda bizlere yardımcı olan, tüm çakralar üzerinde etkisi bulunan bir taştır.
Kuvars kelimesi (Quartz) kelimesi Yunanca buz anlamına gelen ''ire'' kelimesinden türemiştir. Eski Yunanda quartz' ın suların donmasıyla meydana geldiğine inanılmaktaymış, Kristal Kuvars bir çok medeniyette kabul görmüş ve manevi açıdan birçok inancın temelini oluşturmuştur.
 Japonlar kristal kuvars’ı mükemmel bir mücevher olarak adlandırırken aynı zamanda kristal kuvarsı sonsuz boşluk, saflık, azim ve sabır simgesi olarak görürler. Kuzey Amerika ve Burma’da yaşayan yerli halk, kristal kuvars’ı kendilerine yiyecekleri ile birlikte sunulan bir nimet olduğuna inanmışlar ve dini törenlerinde kristal kuvars’ı kullanmışlardır. Kristal kuvars, Dünyadaki en güçlü tedavi edici ve enerji yükseltme özelliği olan bir taştır. Depolama kalitesi, enerji düzenlemesi ve enerji emişi açısından çok güçlüdür. Bu nedenle, Uzakdoğu da bazı Akupunkturistler ,Akupunktur iğnelerini kristal kuvars kaplı bir çanakta saklarlar ve böylelikle  iğnelerin etkisi %10 artar. Kasları geliştirir ve radyasyona karşı korur.
Kristal kuvars enerji titreşimlerini kişinin ihtiyacı olduğu düzeyde ihtiyacı olan noktalara gönderir. Organları temizler ve geliştirir. Kişinin ruhunun derinliklerine temas eder, ruhundaki sıkıntıyı temizler ve fiziksel vücutta bağlantılı olarak zihinsel fonksiyonlara olumlu etkiler bırakır. Ruhsal açıdan bakacak olursak, kristal kuvars vücudunuzdaki enerjiyi mümkün olan en üst seviyeye taşır. Düşüncelerinizde planladığınız , amaçladığınız tepkilerinizi fiziksel yeteneklerinizle birleştirmenizi ve çevrenize en doğru şekilde yansıtmanızı sağlar. Kristal kuvars, taşlarınızı programlamak için kullanacağınız çok etkili bir haznedir. Konsantrasyonu artırır, hafızayı etkin kılar. Sinir sistemini uyarır. Tırnakların ve saçların uzamasını destekler. Vücuttaki fazla elektriği alır, eksik olan enerjiyi tamamlar. En belirgin özelliği; radyasyonu toplamasıdır. Bunun için; bilgisayar, cep telefonu gibi elektronik aletlerin yanlarına konulmalıdır. Tansiyonu düzenlediği ve beyin fonksiyonlarını güçlendirdiği bilinmektedir. Kristal kuvars ne kadar büyükse, enerjisi o kadar fazladır. Doğadan sistemsiz olarak çıkan kuvars cam, radyo, mikrofon saat yapımında da kullanılır. Gerçeği ile ayırt edilmesi zor olduğundan, taşı alırken özellikle dikkat edilmesi gereklidir. Kristal kuvars, vücudumuzdaki zihinsel bedensel ve ruhsal enerji düzeyini artırır. Meditasyon için çok uygun bir taştır.
 2 tür Kristal Kuvars vardır. 1-Erkek Kristal Kuvars 2-Dişi Kristal Kuvars
·Erkek Kristal Kuvars: Berraktır. Bu nedenle zihinsel karışıklık ve depresif durumlarda olumlu bir etki yapar. Meditasyonda kullanıma daha uygundur. Genellikle uygulamaların tamamı erkek kristal kuvars ile yapılır.
·Dişi Kristal Kuvars: Taşın iç yapısı daha mat, çok az transparandır. Rüyaları hatırlamaya yardımcı olur. Öngörü ve sezgi yeteneklerini geliştirmek için kullanılır.
Çift uçlu (double terminated) Kuvars:Çevreye yayılan enerjiyi her iki uçtan da topladığı için ve çevreye aynı şekilde bu iki uçtan enerjiyi verdiği için enerji dengeleyicidir. Bir taraftan enerjiyi alırken diğer taraftan vücuttaki negatif enerjiyi dışarı aktarır.
Kuvars çeşitlerinden kısaca bahsedecek olursak,

 Dumanlı Kuvars (Smokey Quartz):
 Kristal kuvars’ ın kahverengi türüdür. Dumanlı Kuvarsta,sistemli bir taş olup, ancak     kristal kuvarstan daha güçlü bir enerjiye sahiptir. İçinde duman hapsolmuş gibi bir görünümdedir. Radyasyonun atılması için ve kişiye enerji vermesi için kullanılır.


 
Rutil Kuvars: Telepatik iletişim için kullanılır. Aynı zamanda resim yapma ve yazı yazma gibi yeteneklerin güçlendirmesinde fayda sağlar. Genel olarak fiziksel kabiliyetlerin geliştirtmesinde faydalıdır. Saçları güçlendirir ve özelikle saç dökülmesine engel olur. Hücreleri yenilediği için dikiş izlerinin çabuk iyileşmesine yardımcı olur.

15 Şubat 2010 Pazartesi

BENİM KOCAMAN DÜNYAM....

Başlığa karar vermeden önce hangi konuda yazacağıma karar vermiştim. Başladım düşünmeye, nasıl bir başlık koymalıyım yazıma diye...Aslında yazacaklarımı bitirmeli, konunun geneline göre bir başlık koymalıyım...Ama bu sefer böyle olmadı... İçimden bu başlığı yazmak geldi, bende yazdım...Yazdım başlığı, devam ettim düşünmeye... Düşündüm,düşündüm ve gerçekten ne kadar büyük bir dünyam olduğuna karar verdim.Neden mi düşünecek çok şeyim var, anlatacak, paylaşacak çok çok konum var...
Kısa kısa ,yavaş yavaş paylaşıyorum...Sırası ve yeri geldikçe....Sırası ve yeri gelmeyen herşey beklemeli , birgün mutlaka sırası ve zamanı gelir....

ARAGONİT MUCİZESİ....

Aragonit, enerji alanlarının dengelenmesi, duygusal iyileşme, fiziksel ve ruhsal güç kazanma, güven duygularının gelişmesi için kullanılır. Vücuttaki tüm çakralarda etkisi olan, kuvvetli bir taştır.


Kısa kısa aragonitin vücudumuz ve ruhumuz üzerine etkilerini paylaşalım... Geçmişte yaşamış olduğumuz kötü olaylar sonunda edindiğimiz kötü hatıraların etkisinde kurtulmamızı ve duygusal yaralarımızın kapanmasını sağlar. Duygularımızın  dengede kalmasını, sevinçlerimizi ve üzüntülerimizi rahatlıkla yaşayabilmemizi ve çevremizle sağlıklı bir şekilde paylaşmamızı kolaylaştırır. Stres altında iken veya gündelik hayatımızda farkında olmadan olmadan kendimizi germemizi engeller, olaylara pozitif gözle bakmamızı sağlar. Bu sayede sinirlerimizi ve sinir sistemimizi korur.
Aragonit ile meditasyon yaptığınızda geçmiş yaşamınızla ilgili deneyimlerinizi ve unutmuş olduğunuz olayları anımsamanızı sağlar.

Aragonit taşıyan kişi kendini duygusal açıdan çok güçlü hisseder, çünkü duygularındaki dengesizliği gidermiştir. Vücuttaki bütün enerji merkezlerini ve auranın her seviyesini temizler, arındırır ve dengeler. Kişinin içinde barındırdığı olumlu enerjinin kelimelerle sanatla, müzikle veya diğer tüm iletişim kanalları ile etrafa yaymasını destekler.
Kemik rahatsızlıklarında, kalsiyum emilimi ve disklerin elastikiyetinin korunmasında faydalıdır. Gece uyurken yaşadığınız kas gerilimlerini önler. Kırıkların kısa sürede iyileşmesini, kemiklerin kaynamasını kolaylaştırır. Özellikle, bağışıklık sisteminin güçlenmesi için kullanılır. Hastalıklara karşı vücudun dayanıklılık seviyesinin artmasını sağlar.
Bilinen kahverengi aragonit dışında mavi ve pembe aragonit bulunmaktadır.
 Mavi Aragonit, sezgisel gücü ve iletişim yeteneğini güçlendiren, boğaz, kalp ve alın çakrası ile uyumlu çalışan bir taştır. Mavi aragonitte duyguların yatıştırılması ve iletişim yeteneğinin güçlenmesine yardımcı olur. Düşünce- iletişim- yaratıcılık ve hislerin uyumlu bir şekilde çalışmasını sağlar. Boğaz çakrasın da etkili olası nedeni ile konuşmayı ve etkili iletişim kurmayı, kendini ifade edebilmeyi sağlar. Boğaz ağrıları ve ses tellerine iyi gelir. Ciğerleri güçlendirir, solunum yolu rahatsızlıklarında etkilidir.
Aragonit özellikle son yıllarda çok tercih edilen ve gün geçtikçe hakkında daha da bilgi edindiğimiz bir taştır.

7 Şubat 2010 Pazar

MUTLU OLMAK İÇİN ....

Mutluluk nedir? Bu sorunun cevabı kişiden kişiye değişir. Bu da çok normaldir. İnsanlar, ihtiyaçları doğrultusunda mutluluk kriterlerini değiştirirler...
Çevrenizde sürekli mutlu görünen, etrafa gülücükler saçan ve pozitif bir enerji yayan insanlara sorduğunuzda yaşamdan, nefes almaktan vs. gibi aslında sizin de sahip olduğunuz şeyleri söyleyeceklerinizi düşünürsünüz. Evet, bunlar da söylenebilir. Ama bir şey daha eklemek gerekir, anı yaşayan insanlar mutlu insanlardır. Sürekli geçmişiyle bir hesaplaşma halinde olan, gerçek dostu olmayan ve olmadığı gibi gözükmeye çalışan insanlar yaşamları boyunca mutlu olamazlar, mutlu olduklarını sanırlar...
Mutlu olmak için;
Pozitif olmalıyız,
Mutluluğumuzu ve sevinçlerimizi paylaşmalıyız tabii ki paylaşmayı hak eden insanlarla,
Başarılarımızla gurur duymalı, kutlamayı bilmeli ama daha ulaşılacak çok başarının olduğunu unutmamalıyız,
Düşünerek konuşmalı, konuşulanları düşünmeliyiz,
İnsanlara ön yargıyla yaklaşmamalıyız, (Kimi zaman ön yargılar yanıltır)
Mümkün olduğunca gülümsemeyi yüzümüzden eksik etmemeliyiz,
Sorunlardan kaçmamalı, sorunların üzerine gitmeli ve zamanında çözmeliyiz,
''Öfkeyle kalkan,zararla oturur'' atasözünü unutmamalıyız,
Haksız olduğunu düşündüğümüz eleştirileri duymamalıyız,
Ama mutluluğun en büyük anahtarı ''KENDİMİZİ SEVMELİYİZ''....
Unutmamalıyız!!!! Kendini sevmeyen ve kendine saygı duymayan kişi, kimseyi sevmez ve kimseye saygı duymaz...

3 Şubat 2010 Çarşamba

Ametist ve Migren

Beni yakından tanıyan herkes migrenim olduğunu bilir. Bilir diyorum, çünkü, başım ağrıdığı günlerde dünyayla olan ilişkim kesilir, tüm programlarım iptal edilir.Ağrım geçince yaşama kaldığım yerden devam ederim.
Migrenimin geçmesi için bir çok tedavi yöntemini denedim. Akupunktur, türlü ilaç tedavileri, bitkisel karışımlar ve masajlar. Gerek Türkiye' de gerekse yurtdışında bir çok çare aradım. Şu anda doktorumun kontrolünde bir ilaç kullanıyorum . http://www.sertmineralstones.com/ adresinden bana en çok yöneltilen sorulardan birine burada da bir kez yanıt vermek istiyorum. Migren tedavisinde ametistin etkisi en çok sorulan sorular arasında... Benim her zaman cevabım doktor kontrolünde ilaçlarınıza devam etmeniz tabii ki... Ametist bir parçayı her gün düzenli olarak alnınızda 3. gözünüzde bir kaç dakika tutun, aynı zamanda bir parça ametisti yattığınız yastığın altına koyun. Ve deneyin. Eskiden her lodostan önce ve lodos boyunca meteorolojiden önce Lodos tahmininde bulunurdum. Çünkü, başım ağrımaya başlardı. Ametist kullanmaya başladığımdan beri başım artık kolay kolay ağrımıyor. Migren ataklarımın sıklığı azaldı. Eskiden ayda 3 kere başım ağrıyorsa, artık 1 kere ağrıyor. Bu yüzden migreni olan herkese gönülden tavsiye ediyorum. En azından ağız yoluyla hiçbirşey almadığınız için son derece güvenli. Sonuçta,ametist ve diğer taşlarda birer mineral. Kullandığımız ilaçların hepsi de mineral içermektedir. Yani farklı bir şey değil...

Taşların Gizemi...

Profil yazımı yazarken taşların dünyasına açılan kapıyı araladım diye yazmıştım. Her geçen gün yeni şeyler öğreniyorum. Doğanın gücünü ve içinde barındırdığı gizemi anlamaya çalışıyorum.
Ametistle ilgili edindiğim bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ametist, güzelliği ve efsanevi enerjisi nedeniyle binlerce yıldır değer görmüş bir taştır. Neolitik çağdan beri özellikle Mısırlılar tarafından tespih ve nazarlık olarak kullanılmıştır. Eski Yunan ve Roma toplumlarında da Ametiste oldukça değer verilmiş, imparator tarafından kullanılan taç ve asa Ametistten yapılmıştır. Kiliselerde din adamları da yüzüklerini Ametistten yaptırırlardı. Ametist kelimesi Yunanca “sarhoş olmayan”, “ayık” anlamına gelen Amethystos’tan türemiştir. Hatta Ametist ile ilgili tarihi kaynaklarda bir mite rastlanmaktadır. Bakhus tanrısı bir hakarete uğramış olması nedeniyle yeni tanıştığı kişiyi kendi beslediği vahşi kaplanlarına yem etmeye karar vermiştir. Bu talihsiz kişi Amethystos adında tapınağa ibadete giden her şeyden habersiz ve günahsız bir kızdı. Kaplanlar tam Amethystos’un üzerine doğru ileri atıldığında, tanrıça Diana kızı berrak bir kristale dönüştürdü. Bakhus duyduğu pişmanlık nedeniyle taşın üzerine üzüm suyu döker ve daha önceden sıradan bir kristal olarak gözüken taş birden bire çok güzel ve çok parlak mor bir kristale dönüşür. Bu yüzden Yunanlılar, Ametist suyu ile hazırlanan iksirin zehirlenmelere, sakinleşme ve dayanıklılığa faydalı olduğuna inanmaktadırlar. Ametist bulunduğunuz yaşam ortamınızı negatif enerjilerden arındırmak için kullanacağınız en ideal taşlardan biridir. Rengi nedeniyle kişiye pozitiflik ve huzur verir. Rüzgâr elementinin taşı olması, bilinci, sezgileri, fiziksel yetenekleri ve ruhunuzu uyarır. Konsantrasyonu artırır, stresi uzaklaştırır ve bu sayede veriminizi artırır. Ruhsal-Duygusal-Mantık çerçevesinde denge kurmanızı sağlar. Meditasyonda enerjisi nedeniyle derinlere dalabilmeyi kolaylaştırdığı için tercih edilen en önemli taşlardan biridir. Ametistin etrafa yaydığı titreşimler, alın (3. Göz) ve taç çakrayı uyardığından beyin fonksiyonlarını harekete geçirir. Kişinin sezgi gücünü artırır. Özellikle; bağımlılıklarda alkol,uyuşturucu vs… gibi kullanılması önerilir. Sinir sistemini korur. Beyin fonksiyonlarında meydana gelmiş olan hastalıkların tedavi süresinde tedaviye yardımcı olur. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Migrene çok faydalıdır. Migreni olan kişiler alın çakralarına (3.Göz) bir parça Ametisti düzenli olarak tutarak migren ataklarını daha hafif atlatabilirler. Düzenli bir şekilde Ametisti Alın Çakrasında (3. Göz üzerinde) tutmaya devam ederlerse migrenlerini kendi başlarına tedavi etmiş olurlar. Uykusuzluk, gece korkuları ve karabasanlardan kurtulmak için yastığınızın altına bir parça Ametist koymayı denemelisiniz. Ametist, Moldovit ile çok uyumlu çalışır. Olumsuzluklardan, karamsarlıklardan kurtulmak için Ametisti Moldovit ile kullanın.

Yukarıda sizlerle paylaştığım bilgiler http://www.sertmineralstones.com/ internet sayfasından alıntı yapılarak yazılmıştır.

1 Şubat 2010 Pazartesi

RENGARENKKKK.....

Her rengin bir anlamı vardır... Aynı zamanda UzakDoğu' da her rengin bir enerjisi olduğuna inanılır... Öyle ki, renk terapisi ile bazı hastalıklarının iyileşme süresinin kısaldığı bilimsel deneylerle de kanıtlanmıştır.
İnsanların günlük hayatlarında giyindiği renklerin kişinin ruh hali hakkında ip uçları verdiğini düşünürüz. Renkli giyinen bir kişinin, yaşantısının da o denli renkli olduğunu varsayarız... Bu yüzdendir ki, renklerin kişilerin  yaşam stillerini anlattığı belirlenmiştir. Renkler ne anlamlara gelir, Kişi de hangi duyguları harekete geçirir...

Turuncu Bulunduğu ortama neşe getirir. Dışa dönüklük, canlılık, heyecan ve neşe kaynağıdır.
MAVİ Sezgilerin ve altıncı hissin rengi. İç huzuru, dinginliği  ve barış duygularını geliştirir. 
KIRMIZI Tartışmasız kırmızın en belirgin özelliği kişiyi canladırması, harekete geçirmesi ve motive etmesidir. Kişisel motivasyon, içsel enerji, coşku ve yaşama sevinci, aşk ve sevgi gibi duyguları, kan basıncını ve vücut ısısını harekete geçirir. Mutfaklarda kırmızı tercih edilirse, iştah açıcı bir özelliği vardır. Bu sebeple, çoğu fast food restaurantı kırmızı rengini içeren dekor ve mobilyalar kullanır.
YEŞİL Güvenin ve huzurun rengidir.Zihinsel ve duygusal bedende etkinlik gösterir. Paylaşma, huzur, güven, sakinlik ve istikrarın rengidir.
KAHVERENGİ Ağırbaşlılığın ve liderliğin rengidir. Bulunduğu ortamda ağırbaşlılığın yanı sıra ev dekorasyonunda kullanıldığında sağlamlık,güven duyguları yayar.
LACİVERT Uyum,başarı,barış ve resmilik rengidir. Sakin ve dingin olma duygularının yanı sıra kişinin çalışma azmini pekiştirir.
PEMBE Duyguları ve saf sevgiyi ifade eder. Hayallerin, korunma duygusunun pekişmesinde etkindir.Bu sebepledir ki, kız çocukların herşeyi pembedir. Çünkü, hayalleri,saflığı simgeler...
MOR Ruhsal dünyanın rengi. Asilliği, dengeyi, kendine güveni ifade eder. Sakinleştirici ve dinlendirici duyguları pekiştirdiğine inanılır. (Benim evimde tercih ettiğim bir renk tavsiye ederim denenmiştir :) )
SARI Akıl ve zekayı simgeleyen renk. Umut, ilham ve yöneticilik duygularını pekiştirdiği gibi, kişinin yaşama bağlılığını artırır, gereksiz detaylara takılmasını önler.
SİYAH Güç ve bireysellik rengidir. Tutku, hırs, inat ve muhalefet duygularını simgeler. Resmilik ve soğukluğu ifade eder. Ama siyahtan vazgeçemeyiz......
Beyaz Sonsuz saflık ve sadakat,huzur...

RENGİNİZ HİÇ SOLMASIN,,,,
Sibel

Mucize...

Her yeni güne başlarken, her gece bir günü daha bitirirken zaten doğanın mucizesini yeniden fark ediyoruz. Güneşin doğması ve batması zaten bir mucize...Çevresinde olan bitenleri farklı bir gözle takip eden insanların az olduğunu düşünebileceğimiz bir devirde yaşıyoruz belki. Ama  ben bu kadar umutsuz değilim. Çevremde farkındalık düzeyi hayli yüksek insanlar var. Belki de şanslı sayabilirim kendimi bu sebeple....
Yaşadığı her anı bir hediye olarak gören ,mutluluğunu ve üzüntüsünüde aynı oranda paylaşan insanların olduğu bir çevreye sahipseniz şanslısınızdır. Sürekli bardağın boş tarafını gören, elindeki ile mutlu olmayan, hep daha fazlasını isteyen ama isterken anlamsız hırslara kapılan insanlar içindeyseniz iyi şanslar ... Size şans dilemek en mantıklısı olacak, şansınızın yaver gittiği bir gün bu olumsuz insanları ya etrafınızdan uzaklaştırırsınız ya da hayatın güzelliklerini göstermeye çalışırsınız tabii görürlerse....
Benim bu konuda kendi hayatımda da uyguladığım bir yol var, müsaade ederseniz paylaşayım....
Çevrenizde sorunu olan insanlar olabilir, hepimizin dönem dönem sorunları olabilir belki de altından kalkması zor olan sorunlardır...Herkes yaşar böyle sorunlar , bende yaşadım herkes gibi...
Ama ne yapmalı insanoğlu hayatını devam ettirmek için... Olumsuzluklardan ders çıkarmalı, hayatına sahip çıkmalı ve yaşam dizginlerini sımsıkı tutmalı elinde...
Sıkıntılı dönemlerinde çevremdeki insanların yanında olmalıyım bu benim için insanlık vazifesi... Dostlar önce ne arar? Sağlam bir omuz yeri geldiğinde ağlamak için, yeri geldiğinde mutluluktan  sarılmak için yeri geldiğindeyse haksızlığa uğradığında hırsından yumruklamak için....Bu omuzların hepsini taşımak lazım...İyi bir dost olmak için...
Değer verdiğiniz dostunuza veya ailenizden bir kişiye o sadece etrafındaki karanlıkları görüyorsa onun ışığı olmalı ve doğruları, güzellikleri göstermelisiniz. Ama her defasında bunu yapmak o kişiye hazıra alıştırır, arada bir kenarda bekleyip, izlemeli ki dostun kendi yolunu nasıl aydınlatıyor görmeli, görmeli ki , sen ihtiyaç duyduğunda senin ışığın nasıl olacak, parlak mı loş mu ?
Bu sebeple , omuzlarınızın kaldıramayacağı yükler almayın almayın ki bir den yorulup bırakırsanız bu zamana kadar taşıdığınız tüm yükler birden unutulmasın .....

Sevgiler,

Sibel

30 Ocak 2010 Cumartesi

Merhaba,